EVLATLIKTAN DEĞİL MİRASTAN RET!
Babası olduğu kesinlik kazanılmış bir evlat üzerinden Türk hukuk çerçevesinde babanın evladını reddetmesi veya reddedebildiği bir yasal düzenleme Türk hukukunda mevcut değildir. Yani şunu bilmekte fayda var baba evlatlıktan reddedemez ancak babanın evladını mirastan reddebilme hakkı vardır. Ancak bunu bir vasiyetname ile mirasından çıkardığını yazılı olarak beyan etmesi gerekir. Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen mirasçılıktan çıkarma (ıskat) işlemidir. Bu şekilde bir vasiyetname olsa dahi mirastan reddedilen kişi için kanunen “saklı pay” hakkı vardır.
Türk Medeni Kanunu’nun 510. maddesinde mirasçılıktan çıkarma nedenleri düzenlenmiştir, sebepler mirasçının mirasbırakan veya mirasbırakanın yakınlarına yönelik davranış ve suç işlemesine kadar detaylı olarak belirtilmiştir;
Mirasçının mirasbırakan veya mirasbırakanın yakınlarından birisine karşı ağır suç işlemesi (Hangi suçun ağır olduğuna dair kanunda belirtilmemiştir; ancak ailevi bağları zedeleyecek nitelikte olan suçlar adına geçerlilik taşımaktadır. Örneğin; mirasçının mirasbırakanı bıçakla yaralaması, evine girip hırsızlık yapması ağır suç olarak nitelendirilebilecektir),
Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini (bakım, sevgi, ilgi, saygı, sorumluluk gibi) önemli ölçüde yerine getirmemiş ise ölüme bağlı tasarruf ile saklı paylı mirastan mahrum edebilecektir.
Miras bırakanın mirasçıyı mirastan çıkarma nedenini belirtmesidir (TMK madde 512/1). Mirasbırakan, mirasçıyı çıkarmaya bağlı olarak belirttiği nedenini detaylı olarak açıklamalı, birden fazla neden var ise olaylara dayandırarak (gerekli görülür ise saat ve tarih belirtilmelidir) belirtmelidir.
Mirasbırakan neden belirtilmemiş ise tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak mirasbırakan açık yanılma ile çıkarma sebebini belirtmiş ise çıkarma geçersiz olacaktır (TMK madde 512/2).
MEDENİ HUKUK BELİRLEYİCİ
Mirasçının miras bırakana ve onun yakınlarına karşı ağır bir suç işlemesi hususunu ele alan Olgun, “Bu suçun tamamlanması şart olmadığı gibi bu konuda bir mahkûmiyet kararı bulunması da şart değildir. Suç affa uğrasa da zamanaşımına uğrasa da mirasçılıktan çıkarmaya tesiri yoktur. Suçun ağırlığını belirleyecek olan ceza hukuku prensipleri değil, medeni hukuk esaslarıdır. Mirasçının, miras bırakanı ağır bir şekilde zedeleyen ve ailevi hislerin yokluğunu gösteren bir suç işlemesi halinde, bu kişi mirastan çıkarılabilir. Bu kuralın uygulanmasında, hâkimin takdir hakkı bulunması zorunludur. Aile bağlarını koparıcı fiilin işlenmesinde, miras bırakan da en azından mirasçı kadar kusurlu bulunuyor ise mirasçılıktan çıkarma geçerli değildir. Ağır suçtan amaç; miras bırakanın şahsiyet haklarına, beden tamlığına ve mamelekine yönelik, onunla aile bağlarının koptuğunu gösteren hukuka aykırı bir fiildir. Buradaki ağır terimi hukuk hâkimine yönelik olup hâkim, suçun ağır olup olmadığına ceza hukuku kurallarıyla bağlı olmaksızın karar verir. Koparacak nitelikle olmasından kasıt, suçun objektif olarak aile bağını koparacak nitelikte olmasıdır. Fiilen koparmış olması da sübjektif unsur olup, somut olayda aile bağını koparmış olmasıdır. Kanunun ağır terimi ile kastettiği budur. Şu halde bir fiil aile bağını koparacak nitelikte olmakla beraber, somut olayda koparmamışsa, sübjektif şart gerçekleşmediği için, mirasçılıktan çıkarma sebebi olamaz” şeklinde konuştu.
MİRASTAN ÇIKARMA SEBEPLERİDİR
İkinci fıkrada yer alan ‘aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemek’ hususunu da ele alan Olgun, “Mirasçının murise ve ailesine karşı kanunen mükellef olduğu aile hukuku vazifelerini büyük bir kusurlu davranışla yerine getirmemesine örnek olarak; ana, baba ve çocukların karşılıklı sevgi ve saygı şefkat bağları, yoksulluğa ve zarurete düşmede yardım yükümlülüğü, nafaka borcu, aile birlik ve huzuru bozan davranışlarda bulunmama ilkelerine aykırı hareketler yer alır. Yargıtay’ın yerleşmiş kararları incelendiğinde mirasçı sıfatındaki bir kişinin miras bırakanı dövmesi, aile bağlarını koparacak nitelikte hakaretler etmesi mirasçılıktan çıkarmanın şartlarını oluşturabilir. Mirasçılıktan çıkarma ve bağıştan rücunun aynı nitelendirmeye tabi tutulması gerekir. Yine aynı şekilde miras bırakanın kızının evliyken başka bir erkeği istemesi hatta düşünmesi bu durumu açığa vurmasa bile iç dünyasında bu durumu yaşaması mirastan çıkarma sebebidir. Ancak tüm bu olaylar objektif olarak değerlendirilirken, sonuçlarının sübjektif olarak da nitelendirilmesi ilgili fiilin aile bağlarını ve miras bırakanla mirasçı arasındaki gönül bağlarını da koparacak nitelikte olması gereklidir” dedi.
MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA GEÇERSİZ OLUR
Yargıtay nezdinde miras bırakan babanın nafaka alacaklısı olması durumunda mirasçıdan nafaka alacağını tahsil edememesi ve icra kanalına başvurması durumu mirasçılıktan çıkarma sebebi olmadığına dikkat çeken Olgun, “ Mirasçılıktan çıkarma yapmak isteyen mirasçı bu durumu dava yoluyla gerçekleştiremeyecek ancak ölüme bağlı tasarruf ile gerçekleştirebilecektir. Ölüme bağlı tasarruflarda çıkarılma nedenleri gösterilmesi zorunludur. TMK’nun 512. maddesi ‘Mirasçılıktan çıkarma, miras bırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, miras bırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapılmışsa, çıkarma geçersiz olur hükmünü içermektedir” diye konuştu.
TASARRUF DA YER ALMALI
TMK md. 512/1’ e göre çıkarma sebebinin açık olması, belirli bir eyleme, işleme ve davranışa dayanması gerektiğinin altını çizen Olgun, “Sadece mirastan çıkardım ettim, miras dışı bıraktım, bana ilgi göstermedi gibi gerekçesiz sözler yeterli sayılmamalıdır. Çıkarma sebebi kabul edilen olayların delillerinin gösterilmesi de mirasçının çıkarmaya itirazı halinde diğer tarafa kolaylık sağlayacağından, tasarruf da yer almalıdır. Düşünün ki kadın evli, iki çocuğu var. Biri iki yaşında biri beş yaşında, kırsal bir bölgede ikamet ediyor. Çocuklarını eşini bırakıyor başka bir erkekle kaçıyor. Toplumun ahlaki kurallarını dinamitliyor, insan ilişkilerini paramparça ediyor. Anne baba ‘evlatlıktan reddetmek’ istiyorum dediğinde böyle bir hukuki kurum yok ama ‘mirasçılıktan çıkarma’ diye bir kurum var. Yani sen beni topluma karşı rezil ediyorsan, şerefimizi yok sayıyorsan bende seni mirastan faydalandırmayacağım demektir bunun adı. Toplumsal ortak, ahlaki, edebi kuralların böyle bir tavra destek vereceği kanaatindeyim. Maalesef bu müessese bilinmemektedir ve kullanılmamaktadır” dedi.
Bu Yazıyı Paylaş!